share

Venus Retro, Tanrıça Inanna  ve Barbie Filmi Arasindaki Sembolizm

by
venus barbie and inanna

Venus retro yazılarımın ikincisi. Ilkini okumadıysanız  buraya tik tik. Bu ikinci yazımda  ünlü astrologlar Chris Brennan ve Demetra George’un Venüs retrosu hakkında yaptıkları çok ilginç bir söyleşiyi ile ilgili. Bu söyleşi isterseniz buradan izleyebilirsiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=fYkoqj5UGUU&t=30s

Bu söyleşide, Venüs’ün bu döngüsünün mitolojik sembolizmi de oldukça ayrıntılı bir şekilde anlatıldı.

İnanna, antik Mezopotamya’nın en saygı duyulan ve en popüler tanrıçalarından biriydi; aşk ve bereket tanrıçası olmasının yanı sıra aynı zamanda savaş tanrıçasıydı. Venüs gezegeninin döngüsü hakkında—ki antik Mezopotamyalılar bu döngüyü en az MÖ 2. veya 3. binyıldan itibaren çok dikkatli bir şekilde incelemişlerdi—bir dizi akademik ve astrolojik öneri ortaya atılmıştır. Hem sanatsal hem de metinsel kanıtlar, İnanna’nın hikâyesinin Venüs gezegeninin döngüsünün bir metaforu olduğunu göstermektedir; çünkü onlar, Venüs’ü doğrudan ve geriye doğru hareketlerinde İnanna ile özdeşleştirmişlerdir.

Venüs retrosunun, anlamamız gereken belli bir amacı var.  İnanna arketipi de bizimle iletişim kurmaya çalışıyor. Ayrıca her gün, bilincimize girerek bizimle “konuşan” başka semboller de ortaya çıkıyor.

Birçok kültürel ürün—örneğin filmler—işte tam da bu sembolizmin bir sonucu olarak doğuyor. Tıpkı 21 Temmuz 2023’te, Venüs retrosunun ilk gününde vizyona giren Barbie filmi gibi.

Ünlü astrolog Demetra George’a göre, “İnanna’nın Yeryüzüne İnişi” (The Descent of Inanna) Venüs retrosu döngüsüyle bağlantılı. Mitler, hikâyeler ve astroloji aslında hep birer sembolden ibaret ve bu sembolizm, bugün ve sonsuza dek, her gün kendini göstermeye devam edecek.

Venus dongusu ve Inanna cok eski caglardan beri iliskilendirilmistir ama buna Barbie’nin de katilmasi Meg Ellison adli yazar tarafindan kaleme alinmistir. Barbie filminden birkaç gün sonra, Meg Ellison kaleme aldığı bir makale ortalıkta dolaşmaya başladı. Bu makalede, “Barbie” filminde İnanna efsanesiyle şaşırtıcı derecede büyük benzerlikler olduğu öne sürülüyordu. Bu benzerlikler kasıtlı mıydı, yoksa tesadüfen mi ortaya çıkmıştı, net değildi. Bir yandan, İnanna’nın efsanesi onun yeraltına inişini ve geri dönüşünü anlatır ve bu hikâyede kocası Dumuzi ile ilişkisinin doğası da yer alır.

Fakat ölmekte olan ve dirilen tanrı ya da tanrıça efsanesi, pek çok farklı kültür ve farklı tanrılarla kendini gösteren kadim bir anlatıdır. Birçok kültürün aynı temanın farklı versiyonları vardır. Bu yüzden, bir yandan arketipsel bir öykü söz konusudur; ama öte yandan, İnanna mitine özgü bazı belirgin özelliklerin “Barbie” filminde yansıma bulduğu görülüyor.

Dolayısıyla, hem yalnızca İnanna’ya ait bir hikâyeden daha büyük bir anlatı olduğunu ama aynı zamanda ayrıntıların çoğunun da İnanna’nın hikâyesiyle birebir örtüştüğünü göz önünde tutmaya çalışıyoruz.

Bence arketiplerin doğasının bir parçası şudur: Bazen kültür içinde yüzeye çıkarlar, farklı zamanlar ve farklı kültürler arasında sınırları aşar ve birbirinden bağımsız şekilde belirgin hâle gelirler.

Makalenin orijinaline buradan ulasabilirsiniz.

https://wildhunt.org/2023/07/barbie-is-the-new-inanna.html

Yazinin açılış paragrafının Turkcesi:

“Bir varmış bir yokmuş, ölümün peşindeki yeraltı düşüncelerine öylesine kapılan, göz kamaştırıcı bir tanrıça-kraliçe varmış ki, tüm canlıları ölüme sürükleyen bu kaçınılmaz gizemi bizzat kendi gözleriyle görmek istiyormuş. Sonunda diğer bütün canlılar gibi aynı kadere boyun eğmiş. Yine de ona yardım uzanmış ve başına bir şey gelmeden ama tecrübesiyle dönüşmüş olarak o tatsız ama yine de güzel diyarına geri dönmeyi başarmış. Dönüşünde, sevgilisinin tahtına el koyduğunu, kendini onun görkemiyle donattığını ve krallığını altüst ettiğini görmüş. Tahtını ondan geri almak ve kimsenin ölümden kaçamadığı gibi, onu da kendi yerine Yeraltına göndermek zorunda kalmış. Burada söz konusu olan tanrıça-kraliçe, kadim Sümer bereket tanrıçası ve insanlık tarihinde adını ilk kez bir esere imza atarak kaydeden yazarın anlattığı ilk hikâyenin baş kahramanı İnanna’dır. Milattan önce iki binli yıllarda, Enheduanna adında bir kadın, yeraltı yolculuğunun hikâyesini kil tabletler üzerine işlemiştir. Bu öykünün birçok versiyonu, pek çok çevirisi vardır ve asıl anlamı zamanın uçurumu yüzünden bize bir nebze belirsiz kalır. Bu hikâyenin en yeni versiyonu ise Greta Gerwig’in son filmi “Barbie”dir.”

Demetra George ve başka bazı astrologlar ve akademisyenler, “İnanna’nın Yeryüzüne İnişi”nin Venüs’ün astronomik döngüleri ve görünürlüğüyle bağlantılı olduğunu düşünüyorlar.

İnanna, Akşam Yıldızı görünümünde aşk ve toprağın bereket tanrıçası olarak biliniyordu ve Sabah Yıldızı görünümünde savaşın ve mücadelenin tanrıçası olarak anılıyordu. Venüs’ün genel görünürlüğü de gökyüzünde ya batıda Akşam Yıldızı ya da doğuda Sabah Yıldızı şeklinde oluyordu. Dolayısıyla, bu anlayış o dönemlerde vardı. Akşam Yıldızı görünümü sevgi, barış ve uyum anlamına gelirken, Sabah Yıldızı görünümü savaş, mücadele ve atılganlık ile ilişkilendiriliyordu.

Ve İnanna’nın hikâyesinde, o Göklerin ve Yeryüzünün Kraliçesi olarak anılırdı. Genç bir kadınken evlenme vakti gelmişti.Kendisine iki seçenek sunuldu, biri, sevgi duyduğu çiftçiydi,ama erkek kardeşleri ve babası “Hayır, hayır, hayır. Aslında çoban Dumuzi ile evlenmek istersin,” dediler. O da bu seçime ikna oldu ve evlendiler. Evlilikleri, ileride ritüelin bir parçası olarak kutlanacak “kutsal evlilik” töreninin başlangıcıydı.Ve fikirlerden biri de şuydu: İnanna/Venüs sadece aşkın değil, aynı zamanda toprağın bereketinin de tanrıçası olduğu için, eğer tanrıça Venüs/İnanna memnun, sevilmiş, aşkta ve cinsel anlamda tatmin olmuş ise, aynısının Dünya’nın ekinleri için de geçerli olacağı inancı hâkimdi. Yani yer yüzeyindeki mahsuller gelişip büyüyecekti.

Dolayısıyla, İnanna’nın Venüs’e özgü “iyiliği ve bütünlüğü”, Sümer’de tahıl üretimi ve insanların beslenmesi gibi konularda refah sağlanması için hayati öneme sahip görülüyordu. Erken tarım toplumlarında ürün yetiştirmenin (ve gıda üretmenin) nüfusu sürdürebilmek için zorunluydu. Ama aynı zamanda, temel ihtiyaçları aştığınızda elinizde kalan fazla ürünü satabilir veya takas edebilir, böylece ek refah ve zenginlik elde edebilirdiniz.Yani konunun bu boyutu var; ancak aynı zamanda, insan üremesi ile toprağın verimliliğinin eş tutulduğu veya sembolik olarak iç içe geçtiği bir anlayış da söz konusuydu.

Sonrasında, bu olaydan çok daha sonra, Venüs’ün Boğa burcunu yönetmesi (verimlilik, toprak ve para, ekonomik refah) ve Terazi burcunu yönetmesi (ilişki ve karşılıklı denge) fikri ortaya çıktı.Yani milattan binlerce yıl sonra Venüs’e atanan bu burç yöneticilikleri—o dönemde henüz net şekilde ifade edilmese de—esasen, İnanna’nın temsil ettiği Venüs niteliklerinin epey detaylı biçimde Sümer mitolojisinde zaten yer aldığını görebiliriz.

Nitekim İnanna evlenir, kral ile arasında “kutsal evlilik” gerçekleştirilir. Ve bazı anlatımlara göre, ilerleyen yüzyıllarda, Venüs batı ufkunda Akşam Yıldızı olarak yeniden doğduğunda—batıda akşam karanlığında ilk kez görüldüğünde—bu, göklerden aşağıya doğru parıldayan aşk tanrıçasının gökyüzünde belirmesi olarak yorumlanırmış. Bu dönem, hayvanların çiftleşmesi ve insanların birlikte olmaya başlaması gerektiği zaman olarak görülürmüş. Kral ve baş rahibe arasında—gerçekte mi yoksa sembolik düzeyde mi olduğu tartışmalı—törenle bir birleşme yaşanır ve bu da toprağın bereketini güvence altına alırmış.

Venüs, batı ufkunda akşamları ilk yükseldiği andan itibaren, yaklaşık 180 gün boyunca gökyüzünde her akşam ufkun üzerinde yükselir, gücüne ve ihtişamına kavuşur, bir genç kızdan kendi başına tanrıça-kraliçe konumuna yükselirdi.

Astrolojik yorum bakımından şöyle bir çıkarım yapılabilir: Bu, Venüs’ün Akşam Yıldızı evresini—doğrudan (direct) hareketle, nispeten hızlı ilerleyip ufuktaki konumunu yükselterek—“sevgi dolu, barışçıl, uyumlu, başkasıyla ortaklaşa hareket eden” bir yönelimle geçirmesini temsil eder. Gücünün zirvesine ulaştığında da, yaratıcılığının ve verimliliğinin doruğuna varır; bu gücü, başka biriyle olan bağlantısıyla desteklenir.

Bu diyagram, Venüs’ün sinodik döngüsünü tasvir ediyor. Bu görseli Chris Brennan’ın astroloji podcast sitesinden aldım. Astroseek sitesinde yer alan Venüs döngüsü aracı, bu diyagramda nerede olduğunuzu gösteriyor. Kendi doğum yılınıza göre, buradan hangi döngüde doğduğunuzu bulun.

https://horoscopes.astro-seek.com/venus-cycle-5-petals-of-venus-online-astrology-calendar

Sonra bu diyagrama bakarak, buradaki yerinizi bulup açıklamayı buna göre dinleyebilirsiniz. Ancak kendi döngünüzü anlamak için tüm döngüyü de anlamanız gerekir. Hepimiz bir şekilde bu döngüyü yaşıyoruz. Lütfen döngünüzü “iyi” veya “kötü” diye etiketlemeyin; her döngünün hem negatif hem de pozitif yönleri vardır.Örneğin, “Akşam Yıldızı” dönemi, dünyevi anlamda daha güvenli ve rahat bir süreç olsa da bu dönemde derinleşme veya güçlenme pek gerçekleşmez. “Sabah Yıldızı” ise daha zorlu bir döngüdür, ancak sizi daha güçlü bir insan hâline getirir.

Unutmayın: “Cehenneme girmeden cennete giremezsiniz.”

“Sinodik döngü,” Venüs’ün Güneş’le ilişkisini ifade eder ve Venüs’ün Güneş’e göre farklı evreleri, gezegenin görünürlük durumunu (direct veya retro hareketini) ve hızını belirler.

Venüs’ün direk pozisyonda Güneş’le kavuşumu (superior conjunction)

Burada “sıfır” olarak işaretlenmiş, Venüs’ün Güneş’le kavuşumundan (Venüs’ün direkt hareket halinde olduğu pozisyondan) çıktığı noktayı görebilirsiniz. “Bir numara,” Venüs’ün akşamları batı ufkunda (Güneş battıktan kısa süre sonra) görünür hale geldiği, yani Akşam Yıldızı olarak doğduğu an.

Bazı astrologlar döngünün “üst kavuşum” (superior conjunction) noktasından mı yoksa “alt kavuşum” (inferior conjunction) noktasından mı başlaması gerektiğini tartışır, ikisi için de geçerli nedenler vardır. Ancak bu hikâye için, Demetra George “bir numara”yı Akşam Yıldızının ilk görünmesiyle başlatıyor; çünkü İnanna’nın genç kız olduğu ve evlendiği aşama burada başlıyor ve hikaye tam zirvedeyken iniş hikayesi ile basliyor.

Sonra iki numaralı noktaya (diyagramda sağda eğrinin en tepesindeki nokta) ilerliyoruz: Bu, Venüs’ün batı ufkunda en yüksek parlaklığa ulaştığı, yaklaşık 48°’lik bir açıya çıktığı nokta. Bazı döngülerde 47° veya 46° olabilir; her döngüde küçük değişiklikler olur ama ortalama değer 48° civarındadır. Bu noktada, İnanna “Yeraltı Dünyası”nın kraliçesi olan kız kardeşi Ereşkigal’in yanında yaşayan kayınbiraderi Nergal’in öldüğünü duyar ve onun cenaze törenine katılmak amacıyla yeraltına inmeye karar verir.

İnanna Hikayesinin İniş ile Baslamasi

Tam da bu noktada—Sümerce anlatıda “İnanna’nın Yeraltına İnişi” denen özel efsaneye göre—hikâye başlar. Metin şu şekilde açılır:

“Gökyüzünün enginlerinden, aklını yeraltına, büyük aşağılara çevirdi.
Gökyüzünün enginlerinden tanrıça aklını yeraltına çevirdi.
Gökyüzünün enginlerinden İnanna aklını yeraltına çevirdi.
Benim efendim gökyüzünü ve yeryüzünü terk etti, yeraltına indi.
İnanna gökyüzünü ve yeryüzünü terk etti, yeraltına indi.”

Bu yüzden, Venüs döngüsünde hikâye, “iniş”in Venüs’ün maksimum uzanım noktasında ve özellikle istasyon yapıp retro harekete geçmeye başladığı zaman diliminde başladığı aciktir.

Bu aşamada “iniş düşüncesi” devreye giriyor. Oraya gitmeye hazırlanması biraz zaman alır ama “Acaba oraya gitsem mi?” düşüncesi hâlâ zihninde filizlenmeye başlar. Hepimiz kendi hayatımıza dönüp baktığımızda, bazen her şeyin gayet iyi gittiği, harika bir ilişki yaşadığımız, o ilişkinin bize sağladığı istikrar sayesinde yaratıcılığımızı başka projelere aktarabildiğimiz, her şeyin çiçek gibi olduğu anlar vardır. Sonra içimizde bir huzursuzluk belirir: “Bu kadar mı? Başka ne yapabilirim? Şu başka şeyi denesem mi? O nasıl olurdu?” gibi sorular aklımıza gelir. İşte bu, bilinmeyen bir şeye merak duymaya başladığımız noktadır; her şey yolunda olsa bile. Yani “bozuk değilse tamir etme” mantığının ötesinde, bazen hayatımız bozuk olmasa da içimizde “başka bir şeye yönelme” dürtüsü yükselebilir.İnanna bu düşüncelerle yola çıkmayı planlar.

Barbie Filminde İniş Fikrininin Dogdugu An

Ayrıca, kişi bazen hayatının zirvesinde, gençliğinin veya refahının doruğunda iken, aniden “daha karanlık” bir şeyin, belki bir felaketin veya ölümün düşüncesiyle yüzleşebilir. Ölümlülerin çoğu için bu en karanlık konu ölüm korkusudur. Bununla ilgili ilginç bir paralel, yakın dönemdeki “Barbie” filminde işlenmişti. Filmin başında, Barbie “cennet” gibi bir dünyada yaşıyor; her gün harika geçiyor, arkadaşlarıyla dans partileri veriyor…

Barbie 2: “Bu şimdiye kadarki en güzel gün.”

Barbie 1: “Evet, en güzel gün. Dün de öyleydi, yarın da öyle olacak, sonsuza dek her gün öyle olacak.”

Derken bir dans partisinin ortasında aniden, “Hiç ölmeyi düşünüyor musunuz?” diyor.

Barbie 1: “Ölmeyi hiç düşünüyor musunuz?”

Herkes bir anda susuyor, müzik duruyor, Barbie de “Şaka yaptım, boş verin” diyor. Ama aslında bu, tam da ölümün düşüncesinin akla girmesi olarak düşünülebilir.

Ve bir kadın gözüyle Barbie ölüm fikrine kapıldığında ayaklarının düzleşmesi, topuklularını giyememesi ve selülit görmeye başlaması gibi detaylar dikkat çekiciydi. Kadınların yaşlanma sürecindeki beden değişimlerini sembolize ediyordu. Bu da bir nevi “düşüş”tü.

İnanna İnişe Hazirlaniyor, Venus retroya dogru hareket ediyor

İnanna’ya dönecek olursak, yolculuğa hazırlık sürecinde kendisini “kraliçe” gibi donatır. Göklerin Kraliçesi olarak yeraltına gidecektir ve kraliçeye yakışır şekilde görünmelidir. Başında bir taç, boynunda lapis lazuli (laciverttaşı) kolyeler, göğüs ucunda yumurta biçimli boncuklar ve zırh, parmaklarında yüzük, özel bir giysisi vardır. En çok gözümüzü açan kısım ise, cennetleri ölçtüğü ve gökyüzü ile tapınakların inşasında kullandığı ölçüm değneği ile ipiydi. İnanna bu şekilde kuşanır ve “tepe noktası”ndan itibaren gökyüzünde her gece biraz daha alçalmaya başlar. Hâlâ batı ufkundadır ama artık o büyük ihtişamı yavaş yavaş kaybolur.

Venus Retroya Girer

Yaklaşık 50 gün sonra istasyon yaparak retro harekete geçer ve 14 gün sonra da akşam vakti tamamen görünmez olur; yani “inişi” bu şekilde gerçekleşir.

Bu dönem doğan insanlar için, psikolojik açıdan bakıldığında, “tepe noktasının” ardından yeraltına, bilinçdışına, duygulara bir çağrı duyma hâli söz konusudur. Mutlu, parlak “Barbie” dünyasından gerçekliğin karanlık veya bilinmeyen tarafına doğru çekilme…Psikolojik yorumlarda, bu evre—maksimum uzanımla retro istasyonu ve heliak set (ufuktan kaybolma) arası—cinsellikte ya da ilişkilerde “tabu” sayılabilecek gizemlere merak veya istenmeden “yeraltına çekilme” gibi anlatılır. Sosyal açıdan “normal” ilişkiler kurmakta zorlanma, derin korkularla yüzleşme ya da kişinin kendi benlik ve arzularının özüne inmesi gibi konular gündeme gelir. Her 18 ayda bir tekrarlanan bu döngü süresince, herkes bu aşamalardan geçebilir. “Düşüş” başlamıştır ama daha uçuruma tam dalış yapılmamıştır; o, ufkun altına tam olarak gömüldüğünde (heliak set) gerçekleşir.

Bu noktada heliakal batış yaşanır. Yani Venüs retro olduğu sırada Güneş’e yaklaşır. Retro olduğu için Güneş ve Venüs zodyakta tam kavuşuma doğru ilerler. Venüs Güneş’e fazla yaklaştığında, o parlak gezegen ışığı kaybolur ve görünmez olur. Bu durum, Hellenistik astrolojide “Güneş’in ışınları altında kalmak” diye ifade edilen, gezegenin “görünmez” olduğu bir süreçtir. Venüs’ün mitolojik olarak yeraltına inişi buna tekabül eder. İnanna’nın yeraltında oluşuyla ilgili karanlık temalar tam da Venüs retrosunun orta noktasına denk gelir. Burada “ruhsal karanlık gece,” bilinçaltı ve saklı kalmış şeylerle yüzleşme temaları belirginleşir. Diyagrama tekrar bakarsak, retrograd istasyonla heliakal set arasında yaklaşık 14 gün vardır.

Efsanede İnanna yeraltına giderken, kız kardeşi Ereşkigal kapıları kapatır ve İnanna her kapıya geldiğinde, sadece küçük bir aralık açılmasını emreder. Girmeden önce de İnanna’dan güç sembollerinden birini çıkarması istenir: taç, kolyeler, zırh, giysi, ölçüm değneği… Sürekli katmanlarını kaybeder.Gökyüzünde de Venüs ufka yaklaştıkça gittikçe daha soluk görünür, parlaklığını kaybeder ve sonunda Güneş’in altında kaybolur.

Inanna bu aşamada ne  tüm  süslerinden , kıyafetlerinden, maskelerinden  ve statülerinden arınarak  kendini olduğu  gibi sevmeye ve kabul etmeye başlayacaktır.Psikolojik açıdan bakıldığında, “en tepede” olan bir kişi toplumda sahip olduğu statüyü, gücü birden kaybedebilir, maskelerinden ve korunaklarından arınabilir, kendini savunmasız hissedebilir. Bu durum korkutucu olabilir. Ama olumlu yanı, bütün o dış “süslemelerden” kurtulduğumuzda, biriyle çok daha derin ve samimi bir düzeyde bağ kurma imkânına sahip oluruz.

Venus Retro pozisyonunda Gunes ile kavusmasi , Inanna tam yer altindadir

Sonra gezegen tamamen kaybolur ve yeraltındadır.

Efsanede İnanna yeraltı kraliçesi kız kardeşi Ereşkigal tarafından hiç hoş karşılanmaz. İnanna, “Göklerin Kraliçesi” sıfatını orada da sürdürmeye çalışır; fakat bu, büyük bir kibir sayılır. Yeraltının yedi yargıcı merhamet göstermez. İnanna “ölüme” mahkûm edilir ve bir kancaya asılarak çürümeye bırakılır. Sümer metninde “Yeraltına inersen, herkes gibi ölürsün” mesajı vardır. Düşünsel veya psikolojik anlamda da retro kavuşum (Venüs Güneş ile tam kavuşumda) döneminde kişi kendini ölmüş gibi hissedebilir; aşk veya ilişkide öyle bir acı yaşar ki sanki öldürülmüş, yok edilmiş gibi olur.Ama bu “alt kavuşum” aynı zamanda bir inisiyasyon noktasıdır; bu “ölüm” deneyimi, yeni bir varoluşun tohumlarını da taşır. Hikâyede İnanna da ölüp yeniden doğuyor.

“Barbie” filminde de Barbie, gerçek dünyaya gidiyor ve orada artık “özel” olmadığını, ölümlü ve kusurlu hâle geldiğini görüyor. Yere kapaklanıyor ve her şeyi bırakmayı düşünüyor—bu sahne tam İnanna’nın yeraltındaki “ölüm” anına benzer.

Yine efsanede, İnanna yeraltına inmeden önce sadık hizmetkârı Ninşubur’a “Ben birkaç gün dönmezsem git, bana yardım bul,” der. İlgili tanrılara gidip yardım ister. Birçoğu “Kendi düşen ağlamaz, kimse yeraltından sağ çıkamaz,” diyerek reddeder. Ama babası Enki, “İnanna ölürse, dünya kurur, bereketsiz kalır,” diyerek harekete geçer. Ona “hayatın suyu ve yiyeceği” gönderir.Daha sonraki Akad versiyonunda (İştar anlatısı), İnanna yeraltındayken yeryüzünde tüm üremenin durduğu ve her şeyin ölmeye yüz tuttuğu vurgusu daha da belirgindir.Bu temayı, benzer biçimde Demeter-Persephone mitinde de görüyoruz: Toprak ana (Demeter) kızını kaybedince dünyadaki bütün ürünler solmaya başlar.

Nihayetinde İnanna yeniden hayata döndürülür; fakat yeraltından çıkabilmesi için yerine başka birini göndermesi şart koşulur. Diyagrama bakarsak, bu noktada yaklaşık yedi günlük “Güneş ile kavuşum” sırasında tamamen görünmez olan Venüs, sabah ufkunda heliakal doğuş yapar (Sabah Yıldızı olarak görünür). Başta çok soluk ve bazen kırmızımtıl bir renk verir. Efsanede de kanlar içinde, yıpranmış ama hayatta kalarak dönmüş hâlde betimlenir. Bu, derin bir travmadan sağ çıkan, “Hayatta kaldım” duygusuyla bir özgüven patlaması yaşayan kişinin hâline benzer. Hastalıktan yeni kalkmış biri, ölmediğini anladığında derin bir şükran ve sevinç hisseder.

Venus direkt harekete gecer.

Sonrasında, bu sabah doğuşundan yaklaşık 14 gün sonra Venüs direkt harekete geçer. İnanna güç kazandığını hisseder, kocası Dumuzi’ye dönmek ister. Ancak hikâyede, yeraltı iblisleri peşindedir ve İnanna’ya, “Onun yerine şunu alalım mı?” diye sorarlar. “Hayır, o sadık hizmetkârım,” der. Bu böyle sürer.

Sonunda kocası Dumuzi’yi bulur; onu, tahtında gösterişli giysiler içinde, cariyelerle eğlenirken görür. Yani, İnanna’yı aramamış bile. Bu tablo karşısında öfkelenir, “Alın bunu,” diyerek onu iblislere teslim eder. Bu durum “Barbie” filminde Barbie’nin geri dönüp Ken’in tüm “Barbieland”i ele geçirdiğini görmesine çok benzer.

Hikâyenin bazı versiyonlarında, Dumuzi bir süre yeraltında kalır, ardından onun yerine kız kardeşi geçer. Böylece altı ayda bir değişimli bir “yeraltında kalma” düzenlemesi yapılır. Bu, bereket döngüsüyle de ilişkilendirilir.

Astronomik olarak, Venüs bu sabah aşamasında yaklaşık 180 gün boyunca Sabah Yıldızı olarak görünür. Bu evre Sümer’de Venüs’ün savaş ve mücadele tanrıçası yönüyle özdeşleştirilmiştir. Hellenistik astrolojide de Sabah Yıldızı Venüs’ün “daha erkeksi,” Akşam Yıldızı Venüs’ün “daha kadınsı” nitelikler taşıdığı söylenir. İnanna da Sabah Yıldızında bağımsız, otoriter, adalet dağıtan (kötüye ceza, iyiye ödül veren) bir figür hâline gelir.

Astronomik olarak bu aşamada Venüs Güneş’ten epey uzakta (maksimum elongasyon) ve sabah gökyüzünde en parlak konumuna ulaşır. Sonra bu parlaklıktan yavaş yavaş uzaklaşarak Güneş’e doğru yaklaşmaya başlar ve tekrar “görünmez” olduğu bir döneme girer (superior conjunction). Bu kez yaklaşık 80 gün sürecek bir görünmezlik yaşar. Efsanede İnanna’nın “özgür, bağımsız” hâli yalnızlığın getirdiği pişmanlık ve özlemle yer değiştirmeye başlar, “Onu belki çabuk harcadım?” gibi duygular belirir. Sonra yeni bir anlaşma yapılır, Dumuzi’nin yeraltında yarı zamanlı kalması kararlaştırılır vb.

Tüm bu süreç—Venüs’ün tekrar akşamları görünür olması, İnanna’nın Dumuzi’ye kavuşup “kutsal evlilik” yapması—döngünün en başına döner. “Barbie” filminde de finalde Barbie ile Ken arasında bir uzlaşma hâli görülür; tamamen sürgün etmez, ona var olabileceği bir alan bırakır. Tıpkı İnanna’nın sonunda Dumuzi’yi (bazı koşullarla) kabul etmesi gibi.

Astronomik açıdan baktığımızda, Güneş-Venüs alt kavuşumunda iki gezegen ters yönlerde ilerler ve hızla ayrılır; bu, “ayrılma” veya “kopma” duygusunu güçlendirir. Buna karşılık, Güneş-Venüs üst kavuşumunda ise ikisi de aynı yönde hareket eder ve bir süre birlikte yol alır; bu da “buluşma” veya “birliktelik” hissini simgeler. Venüs mitolojisinde “kutsal evlilik” üst kavuşumla, “ayrılık” veya “ölüm” tecrübesi alt kavuşumla paralel gider.

Kısacası, hem İnanna’nın hikâyesi Venüs retrosu döngüsünü anlatır, hem de “Barbie” filmi bu hikâyeyle şaşırtıcı derecede benzer izlekler taşır.

Venus retro ile ilgili ilk yazimi okumak icin

Venus Retrosunu Neden Cok Sevmelisiniz? Tanrica Inanna ve Barbie Venus Hikayeleri

Tags:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Keyif Veren Yemekler
Close Cookmode