Astroloji ile ilgili bilmeniz gereken en önemli konu, gezegenlerin size bir şey yapmadığıdır; hepimiz ne ekersek onu biçeriz.
Astrolojik İpucu: Astroloji sembolizmdir, yani dilde tam bir karşılığı yoktur. Tüm yorumlar, o kişinin kendi dünyasından çıkan yorumlardır.
Gezegenler sadece birer semboldür; semboller insanın bilincini açmaya çalışır. Siz geçmişte yaptıklarınıza ve tabii ailenizin de karmasına göre, o enerji sizde bir şey açığa çıkarır. “Karma” dediğimiz şey aslında çok basittir; geçmiş yaşamlar “geyik muhabbetine” girmeden bile mantıksal olarak anlayabiliriz. Elimizi ateşe sokarsak elimiz yanar. Bu olay o anda gerçekleştiği için de kendi hatamızın sebep olduğundan şüphe duymayız, ateşi suçlamayız. Ama bir konudan canımız yandığında, ne zaman ve nasıl kendimizi o ateşe attığımızı hatırlamayız ve bu sefer ateş gibi davranan kişiyi, yani bizi yakanı, suçlarız. Oysa emin olun: ya siz ya da ailenizdeki birileri geçmişte yaptığı bir şeyle canınızı ateşe atmıştır; siz sadece bunun sonucunu biraz geç yaşarsınız! İyi şeyler de olabilir, kötü de. Kötü nedir? Kendimize yapılmasını istemediğimiz her şey bizim için kötüdür. Bu ahlakla ilgili değil, bilinçaltındaki bir mekanizmadır. Hiçbirimiz hakkımızın yenmesini, aldatılmayı, yalan söylenmesini, hakkımızda dedikodu yapılmasını, hayat şeklimizin yargılanmasını, bize kızılıp bağırılmasını, kıskanılmayı istemeyiz. İşte, istemediğimiz bu şeyleri başkasına yaptığımızda ve bunun bize zararlı olduğunu bile bile devam ettiğimizde, aslında kendimizi ateşe atarız ve yanarız.
Manevi İpucu:
Yaptığımız her şey—iyi, kötü, güzel ya da çirkin—bilinçaltımızda kaydedilir ve bize geri döner. Sizi cezalandıran ya da size ödül veren bir Tanrı yoktur. Birisi sizi görmese bile, yaptıklarınızın sonucunu yaşarsınız. Çünkü aslında bilmesi gereken zaten biliyordur; o da “siz”sinizdir. Allah, size kendi yarattıklarınızı getirir.
Mutluluğun Sırrı:
“Bir insan kendisi olduğu gibi kabul ederse, bazı özelliklerini ‘yararsız’ ve ‘kötü’ diyerek reddeder ve bilinçaltına iterse, o insan asla mutlu olamaz. Kendisini bir hapishaneye kilitler ve reddettiği her şey onun görünmez duvarları olur.Bir insan; çıplak, kıyafetsiz, statüsüz, kariyersiz, makyajsız, yalnız, tek başına bile değerli bir varlıktır. Sosyal statüler, paralar, mevkiler, eşler, dostlar, arkadaşlar, çocuklar, okullar, bilgiler, eğitimler o insanı daha değerli yapamaz.İnsan vücudu, tıpkı doğadaki birçok sistem gibi mükemmel bir makinedir. O, değer verilen ölü ve sahte şeylerden katbekat değerlidir. Bir kadının, ölü bir hayvan derisinden yapılan çantaya sahip olamadığı için üzülmesi; onun kendi mükemmel varlığını ve muhteşem vücudunun mükemmelliğini idrak edemediğini gösterir.Ne yazık ki böyle bir insan, asla ve asla hayatta huzura eremeyecektir.”
Venüs, değer, para ve ilişkiler gibi konuları simgeler. Bu alanlarda ektiğiniz birtakım kötü tohumlar varsa, retro döneminde sonuçları ortaya çıkabilir. Bu, bazen bir “fark ediş” (anlayış) olarak, bazen de birtakım olaylar şeklinde görülür. Sadece parası için evlendiğiniz kocanızı aslında sevmediğiniz anlaşılabilir; ya o sizi ya da siz onu terk edebilirsiniz. Ama zaten sevdiğiniz biriyle dürüst bir ilişki içindeyseniz ve bu alanlarda hep güçlü, iyi değerlerle karar verdiyseniz, Venüs retrosunun sizinle bir işi olmaz. Tam tersine, iyi ektiklerinizin sonucunu görürsünüz. Retroda yaşadığınız sorunlara ise tam tersine sevinmelisiniz; çünkü hayatınızda bir şey temizlenmiş demektir.
Venüs’ün Koç’ta ve retro olması, birçok astrologa göre çok “fena” bir durum: çirkinlik, kavga, her türlü “Mars belası”… Ama zarafetin en güzel temsilcilerinden Audrey Hepburn’ün Venüs’ü de hem Koç hem retro. Keira Knightley de Venüs Koç retroya sahip. Bizlerden Kıvanç Tatlıtuğ’un eşi Başak Dizer de aynı şekilde Venüs Koç retro doğmuş. Şimdi bu üç kadını düşünün ve astrologların “kötü” anlamlandırmalarına neden uymadıklarını fark edin. Venüs retrosu, tam tersine, bilinçli insanlar için büyük bir hazine olabilir. Her şeyin bir gölgesi vardır: Venüs’ün, Boğa’nın, Terazi’nin… Yemek içmek, keyif almak güzeldir ama bunu çok abarttığımızda gölge yanı ortaya çıkar; kilo alabiliriz, hareket etmezsek sağlığımız bozulur… Retroda doğan insanlar bu dünyaya o bilgiyle gelirler ve bunu bilinçli şekilde kullandıklarında, Audrey Hepburn gibi “kraliçe” figürler ortaya çıkabilir.
“Venüs Koç’ta düşermiş, kötü çalışırmış.” Şimdi yine ünlü Venüs Koç kadınlarına bakalım: Cate Blanchett, Elizabeth Taylor, Marilyn Monroe, Jennifer Aniston, Mariah Carey, Sarah Jessica Parker, Liza Minnelli, Katharine Hepburn, Shirley Temple, Shakira, Lady Gaga ve daha niceleri. İşte bu nedenle “retrolar” tam tersine çok ama çok iyi bir şey de olabilir. Retroda anlamamız gereken bir diğer konu, aslında retroda gezegenlerin daha da güçlü olduğudur.
Astronomik İpucu 1: Gezegenlerin retro pozisyonu, Dünya’ya en yakın oldukları zamandır. Dünya’ya çok yakın oldukları için etkileri ve güçleri daha da artar.
Zorluklardan biri de budur; çünkü güç, her zaman idare etmesi zor bir konudur. Bir de gezegenin rahat etmediği (klasik tabirle “düştüğü”) bir konumdaysa, o zorluktan dolayı bilincini aktive etmesi gerekir. Gölgeyi keşfedip tam tersine o gezegenin ve burcun enerjisini daha iyi kullanabildiğini görürsünüz birçok insanda. Örneğin Venüs Koç, kadınların nasıl “maskülen” tuzağa düşebileceklerini gösteren bir işarettir. Maskülen enerjiyi tanıyan bir kadın, “daha güçlü kadın” muhabbeti altında bir erkeğe dönüşmez; belki de Audrey Hepburn gibi feminen bir zarafet timsali olur. Ya da birçok Mars Yengeç insanının sporcu olması gibi düşünebilirsiniz.
Gökyüzünde gezegenlerin konumlarını incelemekten ziyade, başınıza negatif bir olay geldiğinde bunu neden “yarattığınızı” fark etmeye ve bunun da geçici olduğunu görerek bilincinizi nasıl artıracağınıza odaklanın. Herkesin başına bir şeyler gelir; başına hiçbir şey gelmeyenler de sıkıntıdan ne yapacağını bilemez.
Retro dönemi bu sene, adeta şaka gibi, Ramazan oruç ayına denk geliyor. Dinle ilginiz olmasa bile, sembolizm açısından anlatacağım göstergeyi destekliyor. Venüs, isteklerimizi, dünyevi ve materyalist yanımızı –yeme, içme, flört, seks vb.– temsil eder. Retro, astrologlara göre, kendimizi Venüs’ün konularından bir süreliğine uzak tutmamız gereken bir zamandır. Ramazan da oruç, yeme-içme, cinsellik gibi dünyevi konulardan uzak durduğumuz bir zamandır.
Astrolojide tek bilimsel gerçek, Güneş Sistemi, içindeki gezegenler ve bu gezegenlerin birbirlerine göre hareketleriyle bu hareketler sırasında kurdukları geometrilerdir. Burçlar bir tür “uydurmadır”; uzayda “Boğa burcu” diye bir şey yoktur. “Boğa burcu” dediğimiz, gökyüzünde belirli bir bölgenin adıdır (tıpkı bir semt gibi). Burçlar sembolizmdir; ancak Venüs gerçekten Güneş Sistemi’nde bulunur (en azından fotoğraflarını gördük) ve bizim için önemli olan, Venüs’ün arketip olarak psikolojimizde temsil ettiği konulardır. Venüs’ün anlamı eski çağlarda yorumlanmıştır. O dönemlerdeki âlimler, hem gözlemleyerek hem de ilgili arketipleri temel alarak bu bilgileri oluşturmuştur. Hatta eski âlimlerin hâlâ çevrilmemiş veya kaybolmuş birçok eseri bulunduğu bilinir. Ama yine de unutmayalim ki onlarin yorumlari o zamana ait, biz ise gelisen anlayisimiz ve bilimsel bulgular ile eskilerin cogu korktugu durumun aslinda korkulacak bir durum olmadigini biliyoruz.
Mesela bilincalti kavrami mistikler tarafindan bilinse de batinin bunu ogrenip kavrama donusturmesi cok yeni 19.yyda Freud ile olmustur. Ve yeni kesfedilen bilincalti ve bilinc kavramlari astroloji icin cok hayatidir.
Astrolojik İpucu 2: Herhangi bir gezegeni anlamak için, onun astronomik (bilimsel) gerçekliğini ve mitolojik hikâyesini okumalısınız. Bu iki bilgiyi birleştirdiğinizde bir hikâye oluşur; bu hikâyenin size ne hissettirdiğine bakın.
Astrolojik İpucu 3: Astronomik olarak gezegenler geriye gitmez; bu bir illüzyondur. Gezegenlerin yörüngeleri nedeniyle bazı zamanlarda dünyadan bakınca geriye gidiyormuş gibi görünürler, fakat bu tam anlamıyla bir illüzyondur.
Bu “retro” dönemleri, gezegenin psikolojimizde yarattığı illüzyonları görüp onlardan kurtulmak için bir fırsattır. Sizce bu harika değil mi? Düşünsenize, bize kalsa çoğu zaman zorlanmadıkça ya da başımıza korkunç şeyler gelmedikçe kendimizi incelemeyiz; hep parti, eğlence, zevk, sevmek-sevilmek isteriz. Sonra bir gün bir şey olur ve çok fena düşeriz cehenneme. Mesela, çok sevdiğiniz birinin artık başkasına âşık olduğunu söyleyip sizi terk etmesi ya da kariyerinizin zirvesindeyken bir anda işten kovulmanız… İşte retro dönemi, bu ani “düşüş” olmadan, “Gel, sen cehenneme kriz olmadan in; bak burada neler var. Yoksa aniden düşersen çıkman çok daha zor olur.” deme fırsatı sunar. Bu fikri, Venüs’ün hem mitolojisini hem de astronomik konumunu inceleyerek keşfettim; bakalım siz ne düşünüyorsunuz?
Venusun Astronomik Retro Dongusu
İlk öğrendiğim ve oldukça ilginç bulduğum konulardan biri, Venüs’ün gökyüzündeki astronomik döngüsüdür. Venüs’ün “retro” hareketi, Güneş’e göre konumuyla ve onunla nasıl birleştiğiyle ilgilidir. Gökyüzünde Güneş’e göre iki farklı konuma sahip olur: Akşam Yıldızı ve Sabah Yıldızı.
Tekrar hatirlatacagim, bu birlesmeler ve retro pozisyonlari dunyadan oyle gozukur, bir iluzyondurve sembolizmdir. Asagidaki paragrafi lutfen bu bilgiyi aklinizda tutarak okuyun. Bir hikaye gibi
Venüs Güneş’in önünde olduğunda, gece gökyüzünde parlayarak “Akşam Yıldızı” olarak görünür. Ancak Güneş’in arkasında kaldığında geceleri kaybolur ve sabahları ortaya çıkar. Fakat gündüz Güneş çok parlak olduğu için, Venüs “Sabah Yıldızı” konumundayken çoğu zaman gözlemlenemez. Astrolojide Venüs’ün Akşam Yıldızı olması, geceleyin daha parlak göründüğü için daha popülerdir. Ne var ki bu parlaklık geçicidir; tıpkı karanlık gibiYani Venüs’ün yükselişi de inişi de geçicidir. Venüs dünyayı simgelediği için bu döngü, dünyevi her şeyin geçiciliğine işaret eder ve bahsettigim iluzyon burada daha aciga cikar. Biz de hayatta bazen yükselir, bazen düşer, sonra yine yükseliriz.
Venüs Güneş’ten en fazla 48 derece öteye gidebilir; yani çok daha fazla “ilerleyemediği” için bir noktada Güneş’e doğru geri dönmek, inişe geçmek zorundadır. Genellikle “kötü” olarak adlandırılan Venüs retrosu, aslında gorunuste Venüs’ün Güneş’in çok önüne geçmesiyle ilgilidir. Sistem sanki Venüs’ün Güneş’ten daha öteye geçmesine izin vermez. Cok fazla yukari cikmadan gel bir asagi in, bak orada neler var der Gunes. Venüs, en tepede ve en parlak olduğu evreden sonra geri dönüp bir süreliğine Güneş tarafından “yutulur” ve sonrasında Sabah Yıldızı olarak tekrar doğar.
Venüs maddiyat, ilişkiler, istekler, güzellik ve estetik gibi konuları sembolize ettiğine göre, bu döngü bize bu alanların da geçici ve birer illüzyon olduğunu hatırlatır. Çok güzel bir kadın da gün gelir yaşlanır ve güzelliğini kaybeder; bugün çok istediğimiz bir şeyi ertesi gün istemeyebiliriz veya sahip olduğumuzda ilgimizi yitirebiliriz. Birine çok âşık oluruz, bir gün bakarız o insandan kurtulmak isteriz. Evleniriz, boşanırız. Maddi açıdan zirvede olduğumuz anlarda, bazen bir anda kendimizi dibe vurmuş hâlde bulabiliriz. Bunların çoğunu da bilinçsiz bir şekilde yaşarız.
Ama bir gün çok dipteyken, ansızın harika şeyler de yaşayabiliriz. Çok kötü bir ilişkiyi geride bıraktıktan sonra karşımıza bizi mutlu edecek harika biri çıkabilir. Parayla sorunumuz varken birden önümüze bir fırsat çıkar ve çok paraya, refaha kavuşuruz. İş yerinde ilerlememizi engelleyen o kişi bir anda işten ayrılır; biz de birden “yıldız gibi” parlayabiliriz. Tabii bunların hepsi de geçicidir.
Astrolojik İpucu: Venüs yıldızının temsil ettiği ünlülere, yıldızlara bir bakın; hayatları Venüs’ün döngüsünü harika yansıtmıyor mu?
Garsonluk yaparken birden yıldızı parlayanlar, zirvedeyken dibe inenler, alkol bağımlısı olanlar… Dünyanın “en güzel kadınları” olarak gördüklerimizin bile kocaları tarafından aldatılması… “Bitmez” dediğimiz aşkların çirkin kavgalarla sona ermesi…
Venüs enerjisinin problem çıkarmasının sebebi, çoğu zaman insanların yanlış isteklerin peşinde koşmasıdır: ailenin, toplumun, eşimizin istekleri… Seçtiğimiz meslekler, okullar, işler, eşler… Hepsi değerlerimizi de belirler. Ve isteklerin sembolü de Venüs’tür.
“Venüs retro bize diyor ki: ‘Bir dur, 40 günlüğüne değerini oluşturduğun her şeye bak.’
- Kendini seviyor musun?
- Günde 10 saat çalışmak neden? O şirkette yükselmek mi seni annenin, babanın, eşinin ya da arkadaşlarının gözünde “daha değerli” biri yapacak?
- Aldığın o pahalı çantalar, taktırdığın silikonlar, yüzüne yaptırdığın botokslar… Gerçekten onlara mı ihtiyacın var?
- Instagram’a yüklediğin filtreli fotoğraflar mı seni değerli yapıyor?
İşte retro döneminde “güzellikle” ilgili bir şey yaptırmamanın arkasındaki anlam da bu: “Bırak!” diyor.
Değersizlik duygusu, insanların %99,9’unda vardır (sadece dereceleri farklıdır). Hâlbuki biraz oturup bu duyguyla kalabilsek… Bu duygu geldiğinde hemen gidip Instagram’a filtreli fotoğraf koymasak; gerçekten bu “değersizlik” hissinin içinde kalsak… O zaman ne olur biliyor musunuz? Değersizlik duygusunun da sahte bir illüzyon olduğunu fark edebiliriz.
Ancak değersizlik gibi bir duygu insana “cehennem” gibi gelir; bu yüzden onu hissetmemek için her türlü yola başvurur. Venüs retro başladığında cehenneme doğru o yolculuk da başlar; Güneş ile birleştiği gün işte “cehennem noktasıdır.” O gün, bu duyguyu iliklerinize kadar hissetmeniz gerekir. Ve cehennemden çıktıktan sonra artık özgürleşmişsinizdir.
Bu hikâyeyi hem Tanrıça İnanna mitolojisinde hem de günümüz popüler kültüründeki Barbie filminde açıkça görüyoruz. Hikâyeler de birer sembolizmdir; bize ulaşmaya çalışırlar. Venüs retrosu, bu inişi bilinçli bir şekilde deneyimleme fırsatı sunar. Hayat diyor ki: “Ya sen bu iniş-çıkışı isteyerek ve bilinçli yaparsın, ya da ben sana bunu acıyla öğreteceğim.” Venüs retrosunun 40 gün olması da manidar! 40 sayısı, pek çok kültürde ve dinde bir alışkanlığı değiştirmek için kullanılan bir sayıdır.
Biz bu inişi bilinçli yapmazsak, er ya da geç cehenneme ineceğiz—ama bu sefer bilincimiz kapalı olduğu için çok daha acı verici olacak. Sevgilinizin sizi başkası için terk ettiğini düşünün; kendinizi “cehenneme” düşmüş gibi hissedersiniz. Ama zaten sizi aldatan biriyle ilişkinizin gercekte cok iyi olmasi mumkun degildir, bunu önceden görseydiniz bu kadar sert ve bilinçsiz düşmezdiniz. Eğer kendimize, sevgilimize, ilişkimize karşı bilinçli olsak ve bağlanmayı bu derece abartmasak; belki de durum buralara gelmezdi. Aniden sevgilisinden ayrılanlar, bir anda işini kaybedenler, iflas edenler, travma yaşar; bu travmayı atlatmak uzun sürebilir. Örneğin iflas eden bir iş insanı intihar edebilir—çünkü değerini o işte ve parada görmüştür. Ya da siz değer ve benliğinizi sevgilinizde konumlandırdıysanız, ayrılmak elbette şok edici olacaktır.
Sorun cehenneme düşmek değil; oraya bilinçsiz düşmek!
Burada parantez açayım: İlişkilerimizi düzenlemek için Venüs’e ya da retroya ihtiyacımız yok; her an kendi değerimizi görüp bunu iyileştirebiliriz. Değersiz hissettiğimiz için kötü ilişkilere koşmak yerine, o “kötü” duyguyla kalabiliriz. Venüs retrosu, sadece bunu yapmayıp kaçanlar için “zorunlu” bir zaman gibi; sistem aslında bize yardım ediyor.
Astrolojik İpucu: Sistem mi? Evet, unutmayın, bu bir Güneş Sistemi ve tüm gezegenler bu sistemde onun yörüngesinde döner. Güneş ise sürekli bizi ışığıyla aydınlatmaya çalışıyor; bazen de ateşiyle yakıyor.
Benim önerim, bu dönemde dünyevi hırsları bir kenara bırakıp bilinçli bir şekilde “dünyadan inmeniz.” Cehennem nasılmış, gidip görün; o kadar da korkmayın. Zaten hazırlıklı gider ve önleminizi alırsanız, o kadar da korkunç olmaz.
Eğer zaten bir ilişkiniz veya çok para gibi dünyevi başarılarınız yoksa, bu nispeten daha kolay olabilir. Ama hâlihazırda güzel bir ilişkiniz, iyi bir işiniz ya da ciddi bir kariyeriniz varsa, bu süreç daha zor geçebilir. Fakat tam tersine, tam da bu sayede ilişkinizin ve kariyerinizin daha da iyi olması için bu 40 gün çok değerli bir fırsattır.
Venüs, maddiyatla ilgilidir; fakat özünde “değer”le ilgilidir. Satın aldığımız pek çok şeyin kendine göre bir değeri vardır; bazen bunların bize “değer katacağını” düşünürüz. Değersizlik duygusu, özellikle ilişkilerde belirginleşir. Örneğin ilişkinizdeki bağlılıklarınızı görebilir, değersizlik hissiyle yaptıklarınızı fark edebilirsiniz: Kendinizi çok mu feda ediyorsunuz? Değersizlik korkusundan ötürü kötü bir ilişkiyi sürdürüyor musunuz?
Değersiz hissedebilirsiniz; bırakın hissedin, hissedin ki bu duygu çıksın gitsin. Bunun sadece bir duygu olduğunu idrak edin—gerçek olmadığını anlayın. “Değer” duygusu da bir illüzyondur. Aynı tişört, bir markanın etiketiyle satıldığında “markasız” hâline göre 10 kat daha pahalı olabilir. Ve buna para veren çok insan vardır. Çünkü “marka” denen şey, insanların zihninde yaratılmış bir konsepttir; nihayetinde koca bir “uydurmadır.” Bu sayede kapitalizm astronomik kârlar edip insanlar arasındaki gelir uçurumunu büyütür. “Marka çanta” alamadığı için kendisini değersiz hisseden kadınlar, o çantayı alır almaz mutlu olanlar… Hepsi birer tuzaktan ibaret. Bu tuzaktan kurtulmak için ihtiyacınız olan tek şey “bilinç.”
Kendinize bilinçli bir şekilde “kötü” ve “değersiz” hissetme izni verirseniz, dışarıda bu duyguyu bastıracak olaylara da ihtiyacınız kalmaz. Tam tersine, bu duyguyu bilinçli yaşadığınız için ona bilinçli tepki verirsiniz. Mesela biri sizi küçümsediğinde, o anda “değersizlik” duygunuz tetiklenir. Bu durum genelde aniden geliştiği için bilinçli tepki veremeyiz—bir bakmışız “cehenneme” inmişiz, yanıyoruz, öfkeleniyoruz. Exorcist filmlerindeki gibi kendimizi kaybediyoruz. Karşımızdakiyle kavga ediyoruz ya da berbat hissedip saçma şeyler yapıyoruz. Aslında orada hissetmemiz gereken duyguyu “reddediyoruz.”
Manevi Ipucu:Var olanı reddetmek, işte asıl “kâfirlik” budur.
Sevgilisinin onu başka bir kadınla aldattığını öğrenen kadının gidip saçını boyaması ya da hemen başka bir erkekle ilişki kurması gibi… Hâlbuki orada tetiklenen “değersizlik” duygusunu hissedip ondan arınsa, çok daha rahatlayacaktır.
Benim önerim, bu Venüs retrosunda “cehenneme” bilinçli olarak inmek.
“Bilinçli olarak inmek” ne demek? Sibirya’ya gidiyorsanız, ona göre giyinip hazırlanırsınız; çok da sorun yaşamazsınız. Ama Sibirya’nın ne kadar soğuk olduğunu bilmeyip, korumasız dışarı çıkarsanız muhtemelen donarsınız. Cehenneme bilinçli inerseniz, “Çok iğrenç hissedeceğim,” diye bilirsiniz ama aynı zamanda bunun geçici ve sahte olduğunu da anlarsınız; bu bilgi, bir süre o duyguyla baş edebilmek için size güç verir.
Mesela surekli makyaj ve bakimli iseniz, biraz da bakimsiz dolasin. Evet etrafinizdakiler size cok tepki verecektir. Bircok kadin ne yazik ki bu yazdigimi yapamayacaktir. Cunku insanlarin sizi cirkin gormesi bircok insan icin cehennemdir. Bahsettigim sey bu iste. Bunu yapabillirseniz, yani normalde asla fonsuz saclarlar, ya da makyaj ile disari cikmayan bir insansaniz, bu inanilmaz bir cehenneme inis olacaktir. Goreceksiniz ki nasil yaptiginiz bircok sey aslinda baskalari icin yapiliyor, zamaninizin cogunu sadece baskalarinin gozunde degerli olmak icin harcaniyor.
İlişki ve Sevgi İpucusu:İnsanlar birbirini “kaşı gözü güzel” diye sevmez; bu sadece “beğenme”dir, yani “like.” Sevgi, kalpten kalbe akan bir tılsımdır. Beğenmek ise yalnızca beğenilen özelliğin var olduğu sürece devam eder. Kadın “çirkinleşirse,” o beğenilen özellik ortadan kaybolur ve beğenen kişi de kaybolur. Üstelik dünyanın en güzel kadınları bile aldatılabilir, çünkü sevgi fiziksel değil, gönülden doğan bir eylemdir.“Allah çirkin şansı versin” sözü de buna bir işarettir; toplumun standartlarına göre “güzel” sayılmayan biri, bu konuya takılmayıp değer duygusu yüksekse, çok sevilecektir. Değer duygusu, en çekici hâllerden biridir.
Bu dönemde, “değersizlik” duygumuz yüzünden çevremizdekileri nasıl hırpaladığımızı da fark edelim. Bir şeyler yapacaksak kendimiz için yapalım—başkaları bizi “değerli” bulsun diye değil! Etrafınızdaki insanların sizi “yansıttığını” görün; bazen karşınızdakini yanlış anladığınızı, her hareketinin sizin “değer” algınızla ilgili olmadığını anlayın. Arkadaşınızın bir lafından yola çıkarak onun size değer vermediğine hemen hükmetmeyin. Bu alandaki hırslarınızı görüp bırakın. Dünyanın “en güzel”i, “en zengin”i, “en harika”sı hiç kimse olamaz. Bir gün en zengini olsanız bile, ertesi gün sizden daha zengin biri ortaya çıkabilir.
Venüs’ün simgelediği dünyevi her şeye aşırı bağlanmak bir zayıflık göstergesidir. Bu bağımlılıkları atın. Tam tersine, her şeyle ilişkinizi özgürleştirdiğinizde gerçekten dürüst ve güzel ilişkiler başlar. Bir şeye “bağlanmak” zayıflıktandır; korkudandir, oysa “sevmek” özgürlüktendir. Birini çok sevdiğiniz için ona sıkı sıkıya sarıldığınızı düşünün—bir süre sonra karşınızdaki kişinin canı acımaya başlar. İşte bağımlılık budur. Herkese zarar verir.
Yemek yemek… Çok aç olan insan her şeyi yer, göbeğini şişirir.Yediginden birsey anlamaz. Oysa zevkle yemek pişiren ve onu tadını çıkararak yiyen insan, çok güzel tatlar keşfeder. Zaten çok yemez; az miktarda yemekle tatmin olur. Asıl Venus zevki yaşayan işte bu ikinci tip insandır.
Yemek, içmek, para kazanmak, dünyevi statü, zevkler, ilişkiler, sevgi, aşk… Hepsi güzeldir. Sorun bunlar değildir; sorun, değersizlik duygumuz yüzünden onlara “bağlanmamız” ve onları “kendi değerimizin parçası” hâline getirmemizdir. Venüs, bunların hepsinin her an elimizden gidebileceğini ve bu yüzden bu illüzyonu görmemiz gerektiğini söyler.
İşte özetle bu: O alandaki hırslarınızı görün ve bırakın. O zaman 40 gün sonra dünyevi her şeyin daha da iyi olacağını garanti ederim. Pek çok astrolog veya kişisel gelişim uzmanı size “Şöyle davranın, kibar konuşun” vb. telkinlerde bulunabilir. Hayır, Venüs retro bir “iyileşme” zamanı değildir. Venüs retro, “farkındalık ve arınma” zamanıdır. Arınma olmadan huzur olmaz.
Örneğin, kendinizi değerli hissetmek için karşınızdakiyle hiç yüzleşmiyorsanız (Venüs Terazi gibi), şimdi yüzleşin; kötü hissedin; bırakın duygu gelsin ve geçsin. Ondan sonra aynı değersizlik döngüsüne girmemeniz çok daha kolay olacaktır. Kendinizi bir daha ezdirmemeniz, asıl “iyileşme”yi başlatacaktır.
Konu ile bir sonraki yazim Inanna ve Barbie. Okumak icin tik tik
Venus Retro, Tanrıça Inanna ve Barbie Filmi Arasindaki Sembolizm